Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

MAKRO İKTİSAT 2. VİZE SORULARININ CEVAPLARI AKLIMIZDA KALANLAR


MAKRO İKTİSAT 2. VİZE
CEVAPLAR
--Hâsıla Düzeyi
--Para benzerleri
--Parasal taban
--7,7
-- Baumol-Tobin
--Yatırım harcamları
-- Anti enflasyon değil- reeskont oranlarının değişmesi
-- Vergi oranlarının yükselmesi
-- 0,30
-- 8 milyar
-- 10
--Faiz oranları- Klasik tüketim
--Faiz oranları- Klasik tasarruf
--Kullanılan gelir-Keynesyen tüketim
--Kullanılan gelir-Kenesyen tasarruf
--Tüketim bulmacası
--Gerçekleşen satış hasılatı
--Nominal faiz oranı
-- …. Artarsa para arzı azalır

MAKRO İKTİSAT 1. VİZE SORULARINDAN AKLIMIZDA KALANLAR


MAKRO İKTİSAT 1. VİZE SORULARI
1.     Çekirdek bir enflasyonu hesaplamak için hangisi sepetten çıkarılamaz?
Cevap: Dolaysız vergiler
2.     Cevap: Tabin q>1 ise firma yatırım kararı alır.
3.     2002 enflasyon oranı= Tüfe2002-Tüfe2001
                                                  X=?            Cevap: 2001 Tüfe
4.     NGSMH=50.000.000
Reel GSMH=2.000.000
TÜFE=108,6
Nüfus= 69,607                     DEF=?  2500
5.     Nispi(cari)İşsizlik= Doğal işsizlik oranı olursa= ?
Cevap: Enflasyon değişmez.
6.     Potansiyel GSMH= 1.000.000    ……..=9.000.000 ise işsizlik oranı ?
Cevap: 3,33
7.     Aşağıdakilerden hangisi iktisat okullarından değildir?
Cevap: yok
8.     Stagflasyon nedir?
9.     MG formülü aşağıdakilerden hangisidir?
Cevap: MG=SMH-(T1-Sub)
10. S-I=(G+TR-T)+Nx ne olur.
Cevap: Sayfa 41 de cevap.
11. Tüketim bulmacası, nispi gelir hipotezi, Ömür boyu gelir hipotezi tanımlarını bilmekte fayda var :D
12. Mec-Mei’den bir soru gelebilir.(Yatırım Harcamaları)
Mec(Yükselir)èYatırımlarda o kadar yükselir.
Mec>R ise firma yatırım kararı alır.PV>0
Mec<R ise firma yatırım yapmaktan vazgeçer.PV<0
13. Stok yatırımlarından bir soru gelebilir?
14.  Cevap: %7
15. 25 trilyon azalır. Cevap: 5,23
16.  Cevap: Piyasa faiz oranı




İkinci Dünya Savaşı'nın Nedenleri, Gelişimi, Bitişi ve Sonuçları Ders Notu ÖZET


İkinci Dünya Savaşı'nın Nedenleri, Gelişimi, Bitişi ve Sonuçları Ders Notu     

     İkinci Dünya Savaşı’nın nedenleri şunlardır:

  + Birinci Dünya Savaşı’nı mağlup olarak bitiren devletlerle ağır şartlar taşıyan antlaşmalar yapılması,
  + Almanya’nın Versay Antlaşması’nı uygulamak istememesi,
  + Almanya’nın Versay Antlaşması’na göre askersiz olması gereken Ren Bölgesi’ne asker çıkarması,
  + İtalya ve Almanya’nın yayılmacı siyaset gütmesi
  + Japonya’nın Avrupa devletlerini Asya’dan çıkarmak istemesi.
  + 1938’de Almanya ile Avusturya’nın Versay Antlaşması’na aykırı olarak bir devlet çatısı altında birleşmesi

     Savaş öncesi Almanya, İtalya ve Japonya ittifak kurarak Üçlü Mihver’i oluşturdular.

     Almanya, Rusya ile anlaşarak 1 Eylül 1939’da Polonya’yı da işgal etmeye başladı. İki devlet Polonya’yı aralarında paylaştılar.İngiltere ve Fransa, Almanya’ya savaş açtılar. Böylece II. Dünya Savaşı resmen başlamış oldu. Rusya Finlandiya dışındaki Baltık ülkelerini ele geçirdi. Almanya Polonya’dan sonra Norveç ve Danimarka’ya saldırdı. Hollanda ve Belçika’yı ele geçirdi. Fransa topraklarını işgal etti. Ardından Balkanlara doğru ilerleyerek Macaristan, Romanya, Yugoslavya, Bulgaristan ve Yunanistan’a saldırdı. Almanya bunlarla da kalmayarak daha önce dostluk antlaşması imzaladığı Sovyet Rusya’ya sürpriz bir şekilde saldırdı. Rusya ise Fransa ve İngiltere ile anlaştı. Böylece Müttefik Devletler (bağlaşık) Grubu da oluştu. ABD, Belçika, Yugoslavya, Yunanistan gibi çok sayıda devlet de Müttefik Devletler grubuna katılmıştır.

     Japonya'nın, 7 Aralık 1941’de Pearl Halbour Limanı’na saldırması ile de ABD Japonya’ya savaş açtı. ABD'nin savaşa girmesi Mihver Devletler Grubu’nun işini zorlaştırmıştır. Çok iyi silahlanmış olan ABD ordusunun savaşa girmesiyle Mihver devletleri her cephede yenilmeye başladı. Almanya ve İtalya 1945’de barış istemek zorunda kaldı. Mussolini İtalyan halkı tarafından öldürüldü. Hitler intihar etti.

     Japonya savaşı sürdürmek isterken Amerika 6 Ağustos 1945'de Japonya'nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atom bombası attı. Böylece dünya tarihinde ilk kez bir savaş sırasında nükleer silah kullanılmış oldu. Bu bombalar Hiroşima ve  Nagazaki’de büyük bir felakete yol açtı.  Binlerce  insan  öldü  ve  Japonya   kayıtsız şartsız teslim olarak, savaştan çekilmek zorunda kaldı. Böylece 1939’da başlayan savaş 1945’te sona ermiş oldu.

     İkinci Dünya Savaşı’nın sonuçları:

  + Savaşın ardından Süper Güç olarak adlandırılan ABD ve Sovyet Rusya, dünya siyasetine hakim oldu.
  + Diğer dünya devletleri bu iki devletin etrafında toplanarak yeni bloklaşmalar oluşturdular. Ayrıca bu iki güçten ayrı olarak “Üçüncü Blok” oluştu. Bloklaşmalar ilk kez “soğuk savaşın” başlamasına yol açtı.
  + Sömürgeci devletlerin ağır bir biçimde yıpranmalarından dolayı sömürgecilik dönemi sona ermeye başladı.
  + Sömürge haline getirilen birçok millet Türk Kurtuluş Mücadelesini örnek alarak, bağımsızlıklarına kavuştu. Bu devletlere Hindistan, Pakistan, Libya, Cezayir, Tunus örnek olarak gösterilebilir.
  + Milletler Cemiyeti yerine, uluslararasında güvenliği ve dayanışmayı sağlamak amacıyla Birleşmiş Milletler Cemiyeti adı altında yeni bir teşkilat kuruldu.

     İkinci Dünya Savaşı sürerken Birleşmiş Milletler Yasası hazırlandı. Yasanın onaylanması ile 24 Ekim 1945 tarihinde Birleşmiş Milletler Örgütü kuruldu.



SİYASİ TARİH 3


AVRUPA’DA SAVAŞIN SONU
           İtalya’daki Müttefik güçlerü 13 Ağustos 1944’te Floransa’yı aldı. Almanlar bunun üzerine Pisa ile Rimnini arasında bir savunma hattı oluşturarak kış gelene kadar burada tutundular. Nisan 1945’te Müttefikler Po ırmağını geçti ve Alp Dağlarına doğru ilerledi. İtalya’da Almanlar 2 Mayıs’ta teslim oldular. İki gün sonra da Müttefikler Avusturya’dan güneye doğru ilerleyen ABD askerleriyle buluştu.
   SSCB birlikleri ise 1944 Haziranı’nda Doğuü Avrupa’da bir harekat başlattı. Temmuz sonunda Varşova’nın karşısında Vistül Irmağı’nın doğu kıyısına doğru ilerlediler. Daha güneyde SSCB ordusu iki koldan ilerlemeye ilerlemeye başladı. Biri Baltık Denizi’nin doğu kıyıları boyunca, öbürü de Tuna vadisi üzerinden Macaristan’a doğru ilerledi. Almanlar bu ilerlemeyi durduramayarak geri çekildiler.
   1945ü başlarında, Almanya’nın artık uzun süre savaşamayacağı ortaya çıkmıştı. Müttefik liderler, ABD başkanı Roosevelt, İngiltere başbakanı Churchill ile SSCB’nin önderi Stalin Kırım’daki Yalta kentinde toplandılar ve Almanya’nın koşulsuz olarak teslim alınmasında anlaştılar. Ayrıca savaş sonrası Avrupa’ya ilişkin planlar da yaptılar. Ocak 1945’te SSCB askerleri Oder Irmağı’nı aşarak Silezya’ya girdi. Güneyde ise Şubatta Budapeşte’ye, nisan başında da Viyana’ya girdiler ve Berlin’e doğru ilerlediler. 25 Nisanda Berlin’i kuşattılar. Kentin merkezindeki bir yer altı sığınağından savunmayı yönetmekte olan Hitler savaşın yitirildiğini kavrayarak 30 Nisan’da intihar etti. Amiral Karl Dönitz’i kendi yerine atamıştı.
   Dönitz’in temsilcileri Reims’eü Müttefiklerle görüşmeye gitti. Batıda Müttefiklere teslim olmayı; ama doğuda SSCB ile savaşmayı sürdürmeyi istiyorlardı. Eisenhower Almanların her yerde koşulsuz teslim olmaları konusunda ısrar etti. Almanya’nın teslim olması 8-9 Mayıs 1945’te gece yarısı gerçekleşti.

JAPONYA’NIN TESLİM OLMASI
   ABD,ü Japonya’nın kıyı kentlerini yoğun bir biçimde bombaladığı sırada başkan Truman, Japonların direnişini kırmak ve savaşı kısaltmak gerekçesiyle atom bombası kullanmaya karar verdi. Atom bombası ABD’de gizlice geliştirilen ve büyük yıkım gücü olan bir silahtı. 6 Ağustos 1945’te ABD hava kuvvetlerinin bir bombardıman uçağı Hiroşima kenti üzerine ilk atom bombasını attı. 3 gün sonra gücü azaltılmış bir atom bombası da Nagasaki’ye atıldı. Bu bombalar Hiroşima’da 200 bin Nagasaki’de 80 bin sivilin ölmesine ve on binlerce kişinin yaralanmasına yol açtı bu kentler büyük ölçüde yıkıldı. Bitki örtüsü büyük zarar gördü. Atom bombasının yol açtığı radyasyonun etkisi yıllarca sürdü. Radyasyon nedeniyle insanlar daha sonra da sakatlandılar ve öldüler. 8 Ağustos’ta SSCB’de Japonya’ya savaş açtı ve Japonların elinde bulunan Mançurya ve Kore’yi işgale başladı. Bunun üzerine Japonya 2 Eylül’de resmen teslim oldu ve II. Dünya Savaşı sona erdi.

MÜTTEFİKLERİN ZAFERİ
1. Casablanca Konferansı
1941 yılı sonunda Birleşik Amerika'nın savaşa katılmasından sonra Sovyet Rusya'nın üzerinde en fazla ısrarla durduğu nokta, İngiltere ve Amerika'nın Almanya'ya karşı ikinci bir cephe açmak suretiyle, üzerindeki Alman baskısını hafifletmeleriydi. Şimdi 1942 Kasımında Amerikan kuvvetlerinin Fas ve Cezayir'e çıkmaları ile kuzey Afrika savaşlarının sona erdirilmesi mümkün olacağına göre, bundan sonra ne yapılacaktı? Bu mesele Casablanca Konferansı'nın esas konusunu teşkil etmiştir. Casablanca Konferansı, 14–24 Ocak 1943'de Roosevelt ile Churchill arasında yapılmıştır. Stalin de davet edilmişse de gelememiştir.
Konferans'ta şu kararlar alınmıştır:
1. Rusya üzerindeki baskıyı hafifletmek için Sicilya'ya çıkarma yapmak ve Almanya üzerindeki baskıyı arttırmak;
2. Balkanlarda ikinci bir cephenin açılmasını mümkün kılmak için, Türkiye'nin de savaşa katılması konusunda gerekli askeri hazırlıkları yapmak; 
3. Almanya'nın mukavemeti yeteri kadar zayıflayınca Avrupa'da da bir cephe açmak ve nihayet "Almanya, Japonya ile İtalya kayıtsız şartsız teslim oluncaya kadar" mücadeleye devam etmek.

Mihver'in "kayıtsız-şartsız" teslim konusunda Konferans'ta alınan karar, Mihver devletlerine hiçbir ümit ışığı bırakmaması ve sonuna kadar dayanma kararını kuvvetlendirmesi ve dolayısıyla da savaşın uzamasına sebep olması gerekçesiyle, sonradan bazı tenkitlere konu olmuştur.

2. Washington Konferansı
Kuzey Afrika cephesinin tasfiyesi üzerine alınacak yeni tedbirleri görüşmek üzere 12–26 Mayıs 1943 günlerinde toplanan bu konferans Roosevelt ile Churchill arasında olmuştur. Alınan kararların esasları şöyledir:

1. İtalya'nın saf dışı kılınması için bu memleketin işgali. Bu işgal gerçekleştirilirse, Almanya'nın bütün Balkanlardaki durumu zayıflayacak, Almanya'nın Balkanlara yeni kuvvet göndermek zorunda kalması dolayısıyla Rusya üzerindeki baskısı hafifleyecek ve aynı zamanda, durumunu daima İtalya'ya göre ayarlayan Türkiye'nin savaşa katılması da mümkün olacaktır ki böyle bir durumda, Romanya petrollerinin bombardımanı için Türk hava alanlarının kullanılması sağlanacaktı.
2. İkinci Cephenin Fransa'da açılması işi 1944 ilkbaharında tamamlanacaktır.


3. Savaş sonrası düzeni için Churchill tarafından ileri sürülen şu fikirler kabul edilmiştir: Barışı koruma sorumluluğu Birleşik Amerika, İngiltere, Sovyet Rusya ve Çin'e verilecekti. Bu dört devletin teşkil ettiği Dünya Konseyi'ne bağlı olmak üzere, Avrupa, Amerika ve Uzakdoğu Bölge Konseyleri kurulacaktır. Avrupa'da bir konfederasyon kurulacak ve bu, Tuna, Balkan ve İskandinav federasyonlarını ihtiva edecektir. Türkiye, Balkan Federasyonu'na dâhil olacaktır. İngiltere ile Rusya arasında da kuvvetli bir Fransa bulunacak ve ayrıca, Polonya ile Çekoslovakya Sovyetlerle iyi geçineceklerdir.

3. Quebec Konferansı
Bu konferans, İtalya'da Mussolini'nin birdenbire düşmesiyle ortaya çıkan yeni durum karşısında, ikinci cephe meselesini yeni bir açıdan ele almak amacı ile, 14–24 Ağustos 1943'de Churchill ve İngiliz Genelkurmayı ile Amerikan Genelkurmayı arasında Quebec'de yapılmıştır.

Bu konferansta Churchill, İtalya'da ortaya çıkan yeni durum dolayısıyla, ikinci cephenin Fransa yerine, Türkiye'nin de savaşa katılmasıyla Balkanlarda açılmasında çok ısrar etmiş, fakat görüşünü kabul ettirememiştir. İkinci cephenin Fransa'da Normandie kıyılarında açılmasına karar verilmiş ve bunun hazırlanması sorumluluğu da Amerikalılara bırakılmıştır.

NOT: ADANA MÜLÂKATI, (Adana Görüşmesi diye de bilinir), II. Dünya Savaşı sırasında 30 Ocak 1943’te Türkiye ile İngiltere arasında yapılan görüşme. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve dönemin başbakanı Şükrü Saraçoğlu ile İngiltere Başbakanı W. Churchill arasında, Adana Yenice istasyonunda bir vagon içerisinde yapılan ve üç gün süren görüşmede, Türkiye’nin, II. Dünya Savaşı içindeki durumu gözden geçirildi. İngilizler, Türkiye’yi savaşa sokmak istediyse de bir sonuç alınamadı. Türkiye’nin tarafsızlık politikasına bir süre daha devam konusunda anlaşmaya varıldı.

4. I. Moskova Konferansı
1943 yılı Ekim ayında Moskova’da Dışişleri Bakanları düzeyinde toplanan, Tahran Zirvesi’nin hazırlığı niteliğindeki ve II. Dünya Savaşı’nın yürütülmesinin yanısıra savaş sonrası düzen ile ilgilenen Konferanstır. Savaş sonrası düzeni için yapılan ilk toplantı olarak kabul edilmektedir. Konferans, Türkiye açısından da önem taşımaktadır. Konferansa İngiltere’den Sir Anthony Eden, ABD’den Cordell Hull, Sovyetler Birliği’nden Vyacheslav Molotov ile Çin Dışişleri Bakanı katılmıştır.

Konferansta Görüşülen Konular ve Alınan Kararlar
   üSovyetler Birliği Almanya’ya karşı nihai zafere kadar savaşacağı konusunda güvence verdi. Daha önce böyle bir güvence yoktu ve Sovyetler Birliği’nin Almanya ile anlaşmasından korkulmaktaydı. Böylece, müttefikler arasında kuşkular silinmiş oldu.
   üSovyetler Birliği, savaştan sonra kurulacak olan uluslararası kuruluşu destekleyeceğini söyledi. İkinci Dünya Savaşı sırasında, uzunca bir süre, Milletler Cemiyeti’nin savaştan sonra faaliyet göstereceği düşünülmüştü. Ancak, Milletler Cemiyeti uluslararası alandaki saygınlığını yitirmişti. ABD Milletler Cemiyeti’ne üye değildi ve üye olacağı yeni bir örgütün kurulmasını istiyordu. Sovyetler Birliği ise Finlandiya’ya saldırması yüzünden Milletler Cemiyeti’nden atılmıştı. Moskova’da yeni bir uluslararası örgütün kurulması konusunda anlaşmaya varıldı.
   üKonferansta, 1938 yılında Almanya tarafından işgal edilen Avusturya’nın durumu üzerinde de duruldu. Sorun Avusturya’nın düşman mı yoksa işgale uğramış dost bir devlet olarak mı kabul edileceği noktasında düğümleniyordu. Moskova’da bu devletin işgale uğramış dost bir ülke olduğu ve savaştan sonra kendisiyle bir barış anlaşması yapılmasının söz konusu olmadığı konusunda anlaşmaya varıldı.
   üKonferansta savaş suçlularının etkin şekilde cezalandırılması konusu da ele alındı. Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda da böyle bir karar alınmış, ancak, Alman Kayzeri kaçmış öteki suçlularda da bu karar etkin şekilde uygulanamamıştı. Müttefikler Moskova Konferansı’nda İkinci Dünya Savaşı sonrasında bir mahkeme kurarak savaş suçlularını yargılamaya karar verdiler Buna göre, Almanya’da Nazizmin İtalya’da Faşizmin tasfiyesi kararlaştırıldı.
Türkiye ve Konferans
   üMoskova Konferansı’nda Türkiye’de gündeme geldi. Ancak, müttefikler arasında Türkiye konusunda bir görüş birliği yoktu. Sovyet Hükümetine göre Sovyet ilerlemesini kolaylaştırmak için Türkiye mutlaka savaşa girmeli ve Türkiye’nin savaşa girmesinin istenmesiyse “telkin” değil “emir” biçiminde olmalıydı. Türkiye’nin savaşa girmesiyle Almanya 15 tümenini Sovyet Cephesi’nden çekmek zorunda kalacaktı ve savaş sonrası barış konferansına katılabilmesi için Türkiye’nin de ızdırap çekmesi gerekliydi. Sovyet Hükümeti, uyumlu davranmaması durumunda Türkiye’ye savaş malzemesi gönderilmesinin durdurulmasını da istedi.
   İngiltere ve ABD bu önerileri kabul etmediler veü Türkiye’nin müttefiklere hava üsleri vermesinin ve ulaşım kolaylıkları sağlamasının daha yararlı olacağını öne sürdüler. Konferansın sonunda her iki tarafın da görüşlerini kapsayan bir uzlaşmaya varıldı. Türkiye’den önce hava alanlarının kullananımı talep edilecek, 1943 yılının sonuna doğru da savaşa katılması konusunda girişimde bulunulacaktı.

Eden – Menemencioğlu Görüşmesi
İngiltere Dışişleri Bakanı Anthony Eden, Moskova Konferansı’ndan dönerken Kahire’de Türk Dışişleri Bakanı Numan Menemencioğlu ile bir araya geldi. (5-6 Kasım 1943) Eden, Türkiye’den hava üslerini açmasını ve yıl sonuna kadar savaşa kayılmasını istedi. Alman hava kuvvetlerinin Ege’deki üstünlüğünü kırmak için İngiltere’nin Güneybatı Anadolu’daki havaalanlarına şiddetle ihtiyaç duyduğunu söyleyerek Türkiye’nin savaşa katılmasından kaynaklanacak avantajlardan bahsetti. Bu önerinin reddi halinde İngiltere’nin Türkiye’ye göndermekte olduğu yardımı keseceği uyarısında da bulundu.
Bu istekler Dışişleri Bakanı Menemencioğlu tarafından reddedildi. Müttefiklere hava üsleri vermek ve savaşa girmek arasında hiçbir fark yoktu. Hava üsleri verildiği takdirde Almanya Türkiye’nin büyük kentlerini bombalayabilir ve Türkiye savaşa sürüklenebilirdi. Türkiye ise savaşa katılmak için hazırlıklı değildi.

5. Kahire Konferansı
2. Dünya Savaşı sonra Uzak Doğu'daki gelişmeleri değerlendirmek maksadıyla; Roosvelt, Churchill ve Chiang Kai-Shek arasında; 22-26 Kasım 1943 tarihleri arasında Kahire'de bir toplantı yapıldı. Konferansta kesin bir sonuca varılamadı. Roosvelt ve Churchill Tahran Konferansına bu atmosfer içinde gittiler.Ayrıca bu konferansta Türkiye’nin savaşa girme durumu da görüşülmüş ama bir sonuca varılamamıştır konferansa Türkiye'den İsmet İnönü katılmıştır.

6. Tahran Konferansı
Tahran Konferansı, Roosevelt, Churchill ve Stalin'in katılmasıyla 28 Kasım–1 Aralık 1943 tarihleri arasında yapıldı. Tahran Konferansı'nda söz konusu olan meselelerin en önemlileri şöyledir:
   Ruslar ikinci cepheninü açılmasında yine ısrar etmişler ve bu ısrarın sonucu olarak bu cephenin açılması tarihi 1 Mayıs 1944 olarak tespit edilmiştir. Churchill, ikinci cephenin Balkanlarda açılması fikrini Ruslara da kabul ettirememiştir. İkinci cephe ile ilgili olarak, Türkiye'nin de savaşa katılmasına karar verilmiştir. Savaş sonrası barış düzeninin korunması için bir milletlerarası teşkilat kurulması fikri bütün taraflarca kabul edilmekle beraber, Ruslar, dört büyük devlet arasına Çin'in de katılmasına yine itiraz etmişler, fakat onlar da isteklerini kabul ettirememişlerdir.
   Moskovaü Konferansı'nda olduğu gibi bu konferansta da Polonya meselesi söz konusu olmuştur. Ruslar Londra'daki mülteci Polonya Hükümeti'ni tanımayı yine reddetmişlerdir. Polonya'nın sınırları meselesinde ise, Oder Nehri'ne kadar olan Alman topraklarının Polonya'ya verilmesi kabul edilmiştir.
Tahran Konferansı'nda birçok önemli meseleler de, gayri resmi toplantılarda yapılan özel konuşmaların konusunu teşkil etmiştir. Bunların çoğu da Rusya ile ilgili olmuştur. Mesela Roosevelt, Rusların Baltık, Türk Boğazları ve Pasifik'in sıcak sularına çıkma arzusunu sempati ile karşıladığını belirtmiştir. Ruslar Finlandiya'dan da toprak istekleri olduğunu da belirtmişlerdir.
   Bir yemekte Churchill,ü Stalin'e, savaştan sonra Rusların toprak istekleri olup olmayacağını sorduğu zaman, Stalin "Vakti geldiğinde konuşacağız" demiştir. Bu konuşmalarda ortaya çıkan ilgi çekici noktalardan biri de, Sovyetlerin Almanya'dan duyduğu derin korku idi. Bu sebeple, Almanya'nın adamakıllı ezilmesini ve parçalanmasını istiyorlardı. Buna karşılık Churchill, Almanya'nın 5 ayrı bağımsız devlete bölünmesini ileri sürmüştür. Yine bir yemekte Stalin, Almanya'nın tesliminden sonra 50.000 Alman subayının kurşuna dizilmesini teklif edecek kadar ileri gitmiştir. Tahran Konferansı'nın önemli sonucu zafere doğru yaklaşıldıkça müttefikler arasındaki görüş ayrılıklarının da belirmeye başlamasıydı. Churchill durmadan ikinci cephenin Balkanlar'da açılmasını ileri sürmüştü. Çünkü Sovyetlerin Balkanlar'a girip bir daha çıkmamalarından endişe etmekteydi. Tabii bunu Ruslar da fark ettiklerinden, bu fikre karşı gelmişlerdir. Roosevelt ise, Tahran'da mümkün olduğu kadar Stalin'e kur yapmaya çalışmış ve savaştan sonra Sovyetlerle sıkı bir işbirliği yapabileceği hayaline kapılmıştı.
   İngiltere ile Amerikaü arasındaki bu görüş ayrılığı, savaş sonrası tasarıları bakımından Sovyetleri çok hoşnut bırakmış ve bu sebeple de Stalin, Tahran Konferansı'nda savaş sonrası için fazla bağlayıcı taahhütlere girişmekten özellikle kaçınmıştır.

7. İkinci Cephenin Açılması
İkinci Cephe Fransa üzerinden Normandiya çıkarması adı ile yapılacaktır. (Er Ryan’ı Kurtarmak adlı film gösterilebilir.

8. Rusların Balkanlar ve Orta Avrupa’ya Girmesi
Normandiya Çıkarmasının başarılı olması üzerine Ruslar doğuda yalnız kalmış ve ilk önce Romanya’yı sırası ile Bulgaristan’ı, Macaristan’ı, Yugoslavya’yı, Çekoslovakya’yı, Arnavutluk’u, ve Almanya’nın bir kısmını ele geçirmiş hepsine savaş tazminatı yüklemiş savaştan uğradığı zararları karşılamaya çalışmıştır.

9.  II. Moskova Konferansı
Balkanların ve Orta Avrupa'nın durumu Churchill'in çok canını sıkıyordu. Sovyet yayılmasını önlemek için Stalin'le bir anlaşma yapmak üzere Moskova'ya gitti ve 9–20 Ekim 1944'de Stalin''le görüştü.
Balkan memleketlerinin iki devlet arasında nüfuz bölgelerine ayrılışı konusunda bir anlaşmaya varmaya muvaffak oldu. Romanya, Rus, Yunanistan ve İngiliz nüfuzuna terk edildi. Yugoslavya ve Macaristan %50 İngiliz, %50 Rus nüfuzu altında olacaktı. Bulgaristan için bu oranlar, %75 Rus, %25 İngiliz idi. Bu yüzde oranlarının anlamı, kabinelere girecek ve orada temsil edilecek siyasal eğilimlerin oranlarıydı.

Polonya meselesinde uzlaşma olamadı. Konferansa, Londra'daki mülteci Polonya Hükümeti'nin temsilcisi ile, Rusların nüfuzu altında bulunan Lublin Komitesi'nin temsilcileri de davet edilmişti. Londra Komitesi, Polonya kabinesine bir miktar komünistin alınmasını kabul ettiyse de, Lublin Komitesi bu oranın %50–50 olmasında ısrar edince, bir anlaşmaya varılamadı.

Öte yandan, Moskova Konferansı'nda, Almanya için kurulacak Müttefik Kontrol Komisyonu'nda Fransa'ya da yer verilmesi ile Montreux Sözleşmesi'nin değiştirilmesi de kabul edildi.

10. Yalta Konferansı
   İkinciü Dünya Savaşı’nın sonlarında Kızıl Ordu doğudan, ABD ve müttefikleri batıdan Almanya içlerine doğru ilerlerlerken, taraflar arasında sürtüşmeler başlamıştı. Hangi bölgelerin kimin denetiminde olacağı ya da kimlerin nereleri kurtaracağı konusunda anlaşmazlıklar ortaya çıkmıştı. İşte hem bu anlaşmazlıkların bir çözüme bağlanması ve hem de savaş sonrası dünyasının ana çizgileriyle düzenlenmesi amacıyla SSCB’nin Yalta Kenti'nde liderler düzeyinde bir konferans toplanmasına karar verildi.
   Şubatü 1945’te toplanan Yalta Konferans’ında ABD’yi Roosevelt, İngiltere’yi Churchill ve SSCB’yi Stalin temsil ediyorlardı. Konferans'ta karara bağlanan konular arasında Almanya’nın savaş sonrasında silahsızlandırılması, Avrupa’nın etki alanlarının taraflarca belirlenmesi gibi hususların yanı sıra, Birleşmiş Milletlerin kurulması da kabul edildi ve Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin temel ilkeleri belirlendi.
   Birleşmiş Milletler Hazırlı Konferansı’nın ABD’ninü San Francisco Kenti'nde yapılması kararlaştırıldı ve 1 Mart 1945 tarihinden önce Almanya’ya savaş açan ülkelerin bu toplantıya kurucu üye olarak katılabilecekleri ilkesi getirildi. (Türkiye bu nedenle 23 Şubat 1945’te Almanya’ya savaş açtı).
   Yalta Konferansı’nda Türkiye deü geniş bir biçimde tartışma konusu oldu. Bazı hususlar henüz tam anlamıyla açıklanmamış olmakla birlikte, Konferans'ın 10 Şubat 1945’te yapılan 6. oturumunda Stalin, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarına ilişkin Montreux Sözleşmesi’nin gözden geçirilmesini ve değiştirilmesini istedi. Ancak SSCB’nin de bu konuda somut ve ayrıntılı öneriler getirememesi ve inandırıcı gerekçeler sunamaması nedeniyle, konunun daha sonra toplanacak konferanslarda yeniden ele alınması ve bu konulardaki gelişmelerden Türkiye’nin de haberdar edilmesi kararlaştırıldı.

11. Potsdam Konferansı
17 Temmuz - 2 Ağustos 1945 tarihleri arasında Almanya'nın Potsdam şehrinde yapılan konferansa verilen addır. 7 Mayıs 1945'te Almanya'nın teslim olmasından sonra, bundan önceki konferanslardan farklı olarak, savaşın nasıl bitirileceğini değil, barışın nasıl sağlanacağını konu alan Potsdam Konferansı, II. Dünya Savaşı'nın ve "Üç Büyüklerin" yaptıkları son büyük konferans oldu. Potsdam Konferansı'nda görüşülen konular şunlardır:
Polonya Sorunu: Sovyetler Birliği, 16 Ağustos 1945'te Polonya ile yaptıkları bir antlaşma ile Polonya-SSCB sınırını Curzon Çizgisi olarak kabul ettirdiler.
Almanya Sorunu: Almanya'daki tüm Nazi kurumlarının ortadan kaldırılmasına, Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, Fransa ve Sovyetler Birliği işgal bölgelerinde ayrı ayrı demokratik rejimlerin kurulmasına,  Alman savaş endüstrisinin barış ekonomisinin gereksinimlerine göre yapılandırılmasına,  Tamirat borcu için herhangi bir rakam tespit edilmemesine, Sovyetler Birliği'nin, ABD, Birleşik Krallık ve Fransız işgal bölgelerinden herhangi bir tamirat borcu talep etmemesine,  Barış ekonomisi için gerekli olmayan endüstriyel teçhizatın pek az bir kısmının Sovyetler Birliği'ne verilmesine,  Alman donanmasının büyük bölümünün tahrip edilmesine, Savaş suçlularının yargılanmasına karar verildi
Avusturya'nın Durumu: Avusturya ve başkenti Viyana, Almanya örneğinde olduğu gibi dört devlet arasında işgal bölgelerine ayrıldı.
İtalya'nın Durumu: İtalya'nın 1943 yılından beri demokrasi yolunda gösterdiği gelişmeler dikkate alınarak bu ülkeye barış için öncelik verilmesi ve barış hükümlerinin mümkün olduğu kadar yumuşak tutulması fikri benimsendi. Sovyetler Birliği'nin, Akdeniz ve Kızıldeniz'de bulunan İtalyan sömürgelerinden pay istekleri yönündeki talepleri ise ciddiye alınmadı.
Sovyet uydu devletleriyle barış: Bu uydu devletler, Sovyetlerin askerî işgali altına girmiş olan ve hükümetlerinde de komünistlerin egemen olduğu Romanya, Bulgaristan ve Macaristan idi. Sovyetler Birliği, barış yapılmadan önce, ABD ve Birleşik Krallığın bu ülkelerdeki hükümetleri tanımalarını istedi. Ancak, ABD ve Birleşik Krallık ilgili ülkelerle barış yapılmadıkça, böyle bir tanımayı ve dolayısıyla Sovyet teklifini kabul etmediler.
İspanya'nın Durumu: İspanya savaşa katılmamakla birlikte Mihver devletleri ile işbirliği yaptığı için Milletlere alınmaması görüşü benimsendi.
İran'ın Durumu: İran'ın derhal boşaltılmasına karar verildi
Boğazların Durumu: Sovyetler Birliği, Türkiye'nin zayıf olması fikrinden hareketle serbest geçiş için gereken garantiyi sağlayamadığını, bu sebeple Boğazların Sovyetler Birliği ile Türkiye'nin ortak kontrolü altına konulmasının uygun olacağını ileri sürdü. Kısacası, Boğazlar'dan üs talep ettiler. ABD ile Birleşik Krallık ise Sovyetlerin Boğazlar'dan tam geçiş serbestîsine taraftar idiler. Konu hakkında herhangi bir karar alınmadı ve her devletin görüşünü Türkiye'ye bildirmesi kararlaştırıldı.
Tuna Nehri: Tuna Nehri üzerinde bulunan tüm ülkeler Sovyetler Birliği'nin askerî işgali altına girdiğinden, Tuna nehri fiilen Sovyet egemenliği ve kontrolü altına girmiş durumdaydı. Bu nedenle Tuna'da gidiş-geliş serbestîsinin sağlanması ve statünün yeniden tespitine karar verildi.

II. Dünya Savaşı ve Türkiye

Türkiye II. Dünya Savaşı’na katılmadı. Ama savaş boyunca izlediği yansızlık siyasetinde zaman zaman büyük güçlüklerle karşılaştı. Türkiye 1939’da savaş olasılığının iyice artması üzerine toprak bütünlüğünü korumaya yönelik ittifak anlaşmaları sağlamak amacıyla bazı girişimlerde bulundu. Almanya ve İtalya’nın saldırgan tutumları karşısında doğal olarak bu girişimler İngiltere, Fransa ve SSCB’ye yönelikti. İlk görüşmeler sonucu 12 Mayıs 1939’da İngiltere’yle, 23 Haziran’da Fransa’yla Türkiye’nin de “Barış Cephesi” içinde yer aldığını açıklayan ortak bildiriler yayımlandı. Bunu SSCB’yle de benzeri bir anlaşma sağlanması yolundaki çabalar izledi. Ama SSCB’nin 23 Ağustos’ta Almanya’yla bir saldırmazlık anlaşması imzalaması karşısında Türkiye’nin çabaları boşa çıktı.

Bu durumlar üzerine İngiltere ve Fransa’yla ilişkiler daha da sıklaştırıldı ve 19 Ekim 1939’da Ankara’da Türkiye-İngiltere-Fransa İttifak anlaşması imzalandı. Anlaşmaya göre Türkiye bir Avrupa devletinin saldırısına uğrarsa İngiltere ve Fransa yardımda bulunacak, buna karşılık Avrupa’da çıkacak bir savaş Akdeniz’e yayılırsa Türkiye’de İngiltere ve Fransa’ya yardımda bulunacaktı. Savaşın Balkanlara doğru yayılma eğilimi göstermesi üzerine Türkiye, Balkan Antantı’na bağlı ülkelerle de işbirliğini güçlendirmeye çalıştı. Ama Şubat 1940’ta Belgrad’da toplanan Balkan Antantı Bakanlar Konseyi bu yönde olumlu bir karar alamadan dağıldı. 10 Haziran 1940’ta İtalya’nın da katılmasıyla savaş Akdeniz’e yayılınca Türkiye’nin 1939 Ankara Anlaşması’yla üstlendiği yükümlülükler gündeme geldi. Ne var ki, Fransa’nın kısa bir süre sonra Fransa’nın teslim olması, İngiltere’nin de bu konuda ısrarlı davranmaması Türkiye’yi savaştan uzak tuttu.

Alman orduları 1941 ortalarına doğru Balkanlar’ı tümüyle ele geçirince Türkiye’nin de Alman istilasına uğramasından, dolayısıyla Ortadoğu’daki yaşamsal önemdeki çıkarlarının tehlikeye girmesinden çekinen İngiltere, Türkiye’den savaşa katılmasını istedi. Bu sırada SSCB’ye saldırmaya hazırlanan Almanya da güney kanadını güvenceye almak amacıyla Türkiye’ye bir saldırmazlık anlaşması önerdi. Türkiye bunu hemen kabul etti. 18 Haziran 1941’de imzalanan bu anlaşma Türkiye’nin savaş dışı kalma siyasetinde yeni bir aşama oldu. Bunu 10 Ağustos 1941’de SSCB ile İngiltere’nin ortak notası izledi. Savaşın iyice yoğunlaştığı bu dönemde her iki ülke Türkiye’nin toprak bütünlüğüne saygılı olduklarını bildiriyorlardı. Buna karşılık Türkiye’den 1936 Montrö (Montreux) Sözleşmesi’ni tam olarak uygulayarak İstanbul ve Çanakkale boğazlarını savaş gemilerine kapalı tutulmasını istiyorlardı.

1942’de hem Almanya’nın hem İngiltere’nin başını çektiği Müttefiklerin Türkiye’yi savaşa sokmak için baskı uyguladıkları bir yıl oldu. Türkiye çeşitli gerekçeler ileri sürerek bunların hepsini geri çevirdi. Ama 1943’te Müttefiklerin üstünlüğü belirince İngiltere bu kez savaşın bir an önce bitmesine katkıda bulunmak ve zaferin nimetinden pay almak gibi görüşlerle Türkiye’yi Müttefiklerin yanında savaşa sokmaya çalıştı. Churchill bu amaçla 30 Ocak 1943’te Adana’ya gelerek İsmet İnönü’yle görüştü. İnönü, Churchill’in Türkiye’nin en geç Ağustos 1943’te savaşa katılması isteğine karşı, bunun gerekli silahların, savaş araç ve gereçlerinin verilmesi durumunda olanaklı olabileceğini söyledi. Bu konudaki görüşmeler sürerken Müttefikler 14–24 Ağustos tarihlerinde Kanada’nın Quebec kentinde, 19-30 Ekim’de de Moskova’da düzenledikleri toplantılarda Türkiye’yi savaşa katmak yolundaki baskıyı arttırma kararı aldılar. 28 Kasım–2 Aralık tarihlerinde bir doruk toplantısı yapan Churchill, Roosevelt ve Stalin de bu kararı onayladı. Bunun üzerine Churchill ve Roosevelt 3 Aralık 1943’te İsmet İnönü’yü Kahire’ye davet ederek bu konudaki kesin isteklerini ilettiler ve Türkiye’nin Şubat 1944’te savaşa katılması durumunda her türlü yardımı keseceklerini bildirdiler. İsmet İnönü’nün askeri ve stratejik gerekçelerle savaşa katılmayı reddetmesi üzerine Mart 1944’te İngiltere, Nisan 1944’te de ABD Türkiye’ye askeri yardımı durdurdu. Diplomasi alanında da baskılar sürüyordu. Bu baskılara bir süre daha direnen Türkiye savaşın gidişinin iyice belirginleşmesi üzerine 2 Ağustos 1944’te Almanya ile siyasal ilişkilerini kesti. Bunu 6 Ocak 1945’te Japonya ile ilişkilerini kesmesi izledi. Ardından Müttefik liderleri Şubat 1945’te toplanan Yalta (Kırım’da) Konferansı’nda, yeni kurulacak Birleşmiş Milletlere yalnızca 1 Mart 1945’e kadar Almanya’ya savaş açmış ülkelerin katılmasını içeren bir karar aldılar. Bunun üzerine Türkiye 23 Şubat’ta Almanya’ya savaş ilan etti. Bu sırada Almanya’nın yenilgisi kesinleşmiş olduğundan fiilen savaşa girmedi.